?>

İflas erteleme ve sermaye şirketlerinin yeniden yapılandırılması hk.

İflas erteleme ve sermaye şirketlerinin yeniden yapılandırılması hk.

Av. Öztürk YAZICI

9 yıl önce

Aktif varlıkları, mevcut ve alacakları, borçlarını karşılayamayan, yani özvarlığı ekside olan şirketler iflaslarını talep etmek zorundadırlar. Bugün için bu yol sadece Anonim Şirketler, Limitet Şirketler, Sermayesi Paylara Bölünmüş (Hisseli) Komandit Şirketleri ile Kooperatifler için mümkündür. Tacir gerçek kişiler, kollektif ve adi komandit şirketlerle diğer tüzel/gerçek kişilerin iflas erteleme istem hakkı bulunmamaktadır.TTK düzenlemesine göre şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulu, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartır. Bu bilançodan aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması hâlinde, yönetim kurulu, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını ister. Özetle borca batıklık halinde mahkemeye iflas bildiriminde bulunarak iflasını istemek, sermaye şirketleri ve kooperatifler için yasal bir mecburiyettir ve iflas istemeyen YK üyeleri ile diğer sorumlular için muhtelif mevzuatta düzenlenen ceza ve idari müeyyideler söz konusudur. İflas erteleme işte bu temelden doğan bir kurumdur. Yani gerçekte bir iflas bildirimidir. Ama, söz konusu tüzel kişi, iflas bildiriminde bulunurken bir virgül açarak “Biz şu anda sunduğumuz rayiç ve gerçek değerlerle tüm borçlarımızın yer aldığı bilanço ile borca batık durumdayız, alacağımız ciddi ve inandırıcı tedbirlerle (yazılımı ve ekleriyle uzman eli değmiş iyileştirme projesi ile, sermaye ilavesi veya şahsi sermaye de ekleyerek bilançomu bu durumdan (bir sene içinde * veya en fazla üç devrelik birer sene ilavesiyle) kurtaracağım” der. Mahkemeden hukuki ve fiili koruma ister. Mevcut halde de şirketlerin yüzde 90ının tek amaç ve beklentisi, alacaklıların korkulu rüyası da bu hukuki ve fiili korumaya dair TEDBİR kararıdır.Şirket merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesine bu şekilde başvurur. Bu gün için asgari 20.000.00 TLsi civarı bir harcama avansı yatırır. Mahkeme, derhal incelemelerini yapar, denetim veya yönetim kayyumu veya kayyumları atar. İstek ve şartlar uygun gibi gözüküyor ise, proje inandırıcı ise, diğer kanuni şartlar uygunsa fiili ve hukuki koruma tedbir kararı verilerek, sadece şirketin mal varlığı ile sınırlı olarak kamu alacakları da dahil olmak üzere tüm icra işlemleri, ipotek satışları tedbir kararı ile durdurulur. Burada tedbir ve diğer kararların, yani iflas erteleme müessesesinin şirket yöneticisi veya kefillere doğrudan bir tesir veya faydası yoktur, onlara karşı icrai işlemler tüm hızı ile devam edecektir. Daha sonra asıl dava başlar. Bazen ve çoklukla tedbir kararı üzerinden üç beş yıl geçer ama daha dava bitmemiştir. Ülkemiz yargı ve Yargıtay sistemi bu halde iken şu anda bir yıl olarak hedeflenen tedbir ve süre on yıla uzamaktadır. Evet, üç kez uzatma imkanı bulunan birer yıllık uzama süreleri de eklendiğinde bir iflas erteleme tedbir kararının alacaklı için dokunulmazlık etkisi on yıl sürebilir. Davada şartların oluşmadığı anlaşılırsa borca batıklık sabitse iflas kararı çıkacak, borca batıklık yoksa dava reddedilecek, şirket hacizlerle baş başa kalacaktır ki borçlu şirket için en kötü senaryo budur.Uygulamada Yargıtay kararlarının getirdiği kafa karışıklıkları ve çelişkiler bu alanda giderilmelidir. Kimi mahkemeler tedbir sonrası açılan dava sonucu verilen kararda bir yıllık tarihi açık belirtmekte, kimileri karar kesinleşmesinden başlatmakta, kimi mahkemeler verilen kararlarda bir yıllık süre dolunca uzatma süresini kendisi vermekte , kimisi başka mahkemeye yani ayrı bir müstakil davaya bırakmakta. Süre dolmasına rağmen verilen tedbir kararlarının açıkta kalmasına mahkemeler ayrı ayrı uygulamalar getirmektedir.Özetle önemli detayların çözülmemesi uygulama birliğini ve yasaya güven ve saygıyı zedelemektedir. Yine iflas erteleme kurumunun sadece kooperatif ve sermaye şirketlerine hasredilmesi, diğer tacir kişi ve şirketlerin bu yasal imkandan mahrum olmasının gerekçesini anlamakta zorluk çekiyorum. Uygulamada kayyum yönetim ve denetimi maalesef defter üzerindedir. Alacaklıların haklarını koruyucu uygulama ve hükümler de göz ardı edilmiştir.Özetle İflas Erteleme kurumunun kanun koyucu tarafından ciddi biçimde elden geçirilmesi zamanı gelmiş, hatta geçmektedir.

EKOHABER

YAZARIN DİĞER YAZILARI