?>

Üç milyon Suriyeli sorunsalı...

Batılı müttefiklerimizin soktukları çomaklarla uzun Güneydoğu sınırlarımızın ötesinde yaşanacağı taahhüt edilen “bahar” mevsimleri hiç gelmediği gibi “kışa bile” hasret kaldı Iraklı, Suriyeli ve öteki komşular.

Av. Öztürk YAZICI

8 yıl önce

Öngörü ve vizyonda sınıfta kaldı büyük ! Devlet, hükumet başkanları, askerleri, bürokrasileri.. Ve yangının alevi tabii ki biz komşu evleri de tehdit eder oldu. Neticede yeryüzünün bu en eski insanlık tarih, din ve medeniyet coğrafyasında sadece devlet ve hükumet başkanları mı ?Hayır, İNSANLIK VE İNSANOĞLUydu sınıfta kalan. Savaşlar kötüdür. Artık bilirim ki evrende ve yeryüzünde sadece güçlüler ve güçsüzler çatışması vardır. Diğer tüm argümanlar güçlerin hikayesidir. Ama yüzyılın en kirli ırkçı savaşını yürüten Hitlerin baş aktör olduğu İkinci dünya savaşında bile kurallar, kavram ve insanlar olarak “iyiler” “kötüler” vardı. Alfred Hithcookun Korku filmlerini izler, insan eti yiyen yamyam öyküleriyle irkilirdik küçüklüğümüzde. Şimdilerde ise ne idüğü belirsiz örgütlerin, fütursuzca yayınladıkları insanlıktan uzak Vahşet görüntüleri aldı yerini.Pazaryerlerinde, camilerde hava alanlarında patlatılan canlı bombalarla yüzlerce insanın et kemik parçalarının havada uçma görüntüleri, günlük trafik kazası haberleri gibi sıradan. Adı bile yok ne iç ne de dış savaş. Ahlaksız ve insafsızca, düşman dost karışmış. Çocuk, kadın, yaşlı, hasta , engelli, en temel insani argümanlardan yoksun bitmek bilmeyen bir korku filmi 7/24 vizyonda.Yakın coğrafyamızın en büyük zorunlu göç dalgasında, bu vahşetten kaçabilen ÜÇ MİLYONU AŞKIN KOMUŞUZU sınırdan içeri almak zorunda kaldık. Bu büyük İnsanlık dramında elbette Yüce Türk Milletinin şanına yakışanı yaptık. Ağırladık, yedirdik, içirdik, maddi manevi paylaştık. Neticede bu insanlar babalarını analarını kardeşlerini, kol ve bacaklarını tepelerinden atılan bombalarla yitirmiş, İngilizin Fransızın çizdiği sınırlarda geçmişte MİLLET olarak kendilerini birleştirecek ortak tarihi geçmiş ve paydalardan yoksun yaşamış, sosyal, mezhebi, dini, rengi paramparça insanlardı. Yine de Nihayetinde “ONLARDA İNSANdı. Ancak savaş uzadıkça (ki doğal sosyal seleksiyon) misafirler eve iyice yerleşmeye, büyük kentlerin ana caddelerinde kötü görüntü ve olaylarla boy göstermeye, kaçınılmaz zincirleme sorunlar büyüyüp genişlemeye, TVlerde izlenen görüntüler yerini kentlerde günlük yaşamımıza da bir şekilde tesir etmeye başlayınca misafirlerimiz hakkındaki tartışmalar içerik, konu ve boyut değiştirmeye başladı. (Ki bu daha başlangıç.)Bazı devlet büyüklerimiz vatandaşlık ve diğer hususlarda alt yapısız politik basit ahkâm lar ata dursun, TVler , yazılı ve görsel medya, hatta kahve köşelerinde bile “Suriyeli ye haklar vatandaşlık” bir numaralı gündemde yerini aldı. Evet. Meselenin yüzlerce boyutu var. Stratejik, Güvenlik, Ekonomik, Sosyal, Siyasal, Tarihsel, Mezhepsel, sel, sel.Ve dahi yüzlerce görüş, karşıt yandaş . Bazılarını duyduğumuzda ise irkilmemek elde değil. Biz de mi negatif insanlık evrimi geçiriyoruz demek geliyor içimden? Maazallah , hiç aç kalmamış, yakınını kaybetmemiş, insafsızca yağan bombalar altında evini yurdunu bırakmayı bırak sokağını bile değiştirmemiş kent insanları, kıt ve basit ahkâmlar kesmekteler. Hatta ortalıkta kesif bir IRKÇILIK kokusu. Alamanyada , Alamanların bile bize etmedikleri demediklerini duyar olduk Sığınmacı Suriyeli, Iraklı komşumuz için. Doğrudur, durum ciddidir. Aramıza sürpriz bir şekilde katılan, masamıza oturan yüzde 45i okuma yazma bilmekten, meslek beceriden yoksun, aykırı bireysel sosyal dokuya sahip, uyumları bir ömür alacak, çok üreyen, özetle “sorunlu” insanlar ve sayısı birkaç milyon. Öncelikle hukukçuyum. Göç hukuku evrensel uluslararası düzenlemelere göz attım ; 1948 İnsan Hakları evrensel bildirgesi haricinde 11 uluslar arası sözleşme deklarasyon bildirge türü kurallar silsilesi var. Ama en önemlisi ve geniş tanımlısı 1969 Afrika birliği örgütü sözleşmesi. İç hukukta ise 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslar arası koruma yasası yürürlükte. Bu yasanın 4.maddesi açık “ Bu Kanun kapsamındaki hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez.” Özetle bilinmeli ki evrensel kurallar ve iç hukukta yerleşik biçimde ZORUNLU GÖÇTE KABUL EDİLENLERİ GERİ GÖNDERME YASAĞI mevcut. Nacizene bireysel görüşüm ise basit ve net. Derhal bir Göç Bakanlığı şart. En parlak fikir olan “Gelişmiş ! dünya ile bu insanları ve sorunları sayıca paylaşamıyorsak” ( ki uzak gözüküyor. ) Bu insanları başıboş bırakamayız, Kayıtlanmaları, çok daha iyi organizasyonlar gerekli ve zorunlu. Sonrasında , EĞİTELİM, EĞİTELİM, EĞİTELİM. Rehabilite edelim, mesleki beceriler kazandıralım, Suça eğilimli olanları, uyumsuzları, dilenmeye heveslileri ise legal biçimde sınırlarımız dışına veya kamplara. Vatandaşlık vs işin belki de son boyutu.Ha ha Kendi insanını eğitemeyen Devlet bunu nasıl yapacak? dediğinizi duyar gibiyim, ama BU GİDİŞATLA BAŞKA 3.YOL YOK. Yapabileceğimiz tek ve en iyi şey bu. Bu büyük dramı, hem misafirlerimiz hem insanlık, hem de ülkemiz adına kazanca çevirmenin yegane yolu sanırım bu.

YAZARIN DİĞER YAZILARI