Ülkemizde 2013'te dershanelerin kapanmasına karar verilmesinin ardından özel ilk ve orta öğretim kurumları adeta mantar gibi açılmaya,çoğalmaya başladı. Eskiden sayısı üç-beş olan, her biri bilinen,mezun olunmuş olunmakla övünülen özel okulların yanında artık yol kenarlarında kimisi mağazadan marketten bozma binalarda türlü yeni marka ve isimlerle okul tabelalarına aşina olmaya başladık. Özellikle 2013'te dershanelerin kapanması kararının ardından kapanan dershanelerin yarattığı açık ve çok yerinde bir kararla yine öğrenci başına 5.000 lirayı bulan devlet teşviği özel okul girişimcilerinin iştahını kabartmaya yetti arttı bile. Yine bu alanda ödenen garantili ve aylık 200-300 bin lirayı bulan yüksek miktarda kiralar, arsa sahipleri için iştahlı bir rant kapısı yarattı. Gidişatın iyi tarafı, sonuçta bu gidişle ülkemizde özel eğitimde dünya ve Avrupa ortalaması yakalanmak üzere. Kötü tarafı da eğitim gibi vazgeçilmez ve yüksek değerli bu alanın Almanya, Japonya, ABD örneklerinde olduğu üzere vakıflar gibi yaşam şansı ve parasız eğitime yönelik burs olanakları yüksek kurumların yerleşmesi alternatifi yerine tamamen ekonomik rantlar dünyasına terkediliyor olması. İşin üniversite tarafına geldiğimizde,ülkemizde üniversiteler kurucu ve işletenleri açısından çok basit ikiye ayrılmakta. İlki bildiğimiz devlet üniversiteleri. İstanbul, Ankara, İzmir Üniversiteleri gibi. Diğer gurup ise Vakıf Üniversitelerinden oluşmakta. Yani yaygın bilinenin aksine 'özel üniversite' diye bir kavram yok. Vakıf ya da devlet, tüm üniversiteler 'kendilerine özel çıkarılan kanun' ile kurulmakta. Vakıf üniversitesi kurabilmek için önce Vakıf kurmak zorundasınız. Kuruluş üzerinden de en az iki yıl süre geçmeli. Bu arada kuruluş için asgari 20 milyon lira nakit blokajı ile 80 milyon liralık da öz varlık gerekecek.Sadece bunlarla kalmıyor istenen maddi şartlar ile sair garantiler nazara alındığında benim saptadığım eğer başlangıçta asgari 300 milyon TL lik güç yoksa Üniversite kurmak hayal. Kurdunuz, uzun süre para kazanmamayı ve tüm büyük riskleri de göze almalısınız. Profesyonel spor kulüpleri gibi gider delikleri çok büyük olan bir sistem. Özetle sadece pazara kazanılmak için bu işe girişilmez. Gelişmiş sistemlerde ise üniversite kuruluşlarında aranan maddi şartlar sonuçta 500 milyon USD'lerden başlıyor. Şu an kurulmuş ve faaliyette olan vakıf üniversitelerinin bir kısmına 'apartman üniversiteleri' yakıştırması yapıldı. Bazıları için haksız da sayılmazdı bu yakıştırma. Ancak, şunu da unutmayalım ki başlangıçta az imkanlarla kurulan bir çok üniversite, bir ağaç fidanı gibi 20, 30 hatta 100 yılda koca bir çınara benzer biçimde genişleyebilir. Keşke 1940'larda 50'lerde kurulmuş olsalardı. Oxford bir günde mi Oxford oldu? Bu nedenle de tüm üniversiteleri kuranlar ve bu uğurda emek harcayanlara da geleceğimiz adına müteşekkiriz. Okullar, üniversiteler elbette bina araç gereçten ibaret değil. Önemli olan eğitim araştırma zihniyet ve kalitesini dünya seviyesinin üzerine çekmek. İnsan yetiştirmek. 22.yüz yıla hazırlanan toplum için insan. Sanırım asıl sıkıntı burada. Devlet ve vakıf üniversitelerinin eğitim öğretim araştırma ve toplumla entegrasyonu konusunda güncel sosyo siyasi konjüktürde büyük sıkıntı var.İlk ve orta öğretimde ise anayasamızda yer alan parasız kaliteli eğitim/öğretim ilke ve hedefleri buraya sığdıramayacağım nedenlerle maalesef çok uzakta. Saygılarımla.