Esasen iki paket konuşuluyormuş, ilk pakette elektrik, su, doğalgaz gibi şirketlerin alacaklarının icraya yansımış iki bin liraya kadar kısmının devlet tarafından ödenerek silinmesi, diğer pakette ise varlık yönetim şirketlerinin vatandaşlardan alacaklarının 2.500 liraya kadar kısmının devlet (yani bizler) tarafından ödenmesi.
Konu, icra takipleri olunca tabii olarak ekonominin, toplum hayatının dışında hukuku da ilgilendiriyor.
Aldı bir düşünce. Kapsamda elektrik, su, gaz gibi alacakların sadece icra takiplerine uğramış olanlar mı olacak? Takibe girmemiş alacaklar ne olacak? Takipte olanlar için yürütülmüş olan icra masrafları, faiz, dosyalardaki avukatların ödenmemiş ücretleri, devletin aldığı harçlar (% 13 civarı) bu köpüklerle (ki köpük deyip geçmeyin aslını birkaç misline katlıyor pek çok kez) doğrusu bin iki bin liralık alacak dosyası sayısının oldukça az oranda olduğunu düşünüyorum. Söz gelimi alacak 15 binlerdeyse bu iki bin liralık ödeme vatandaşı ne derecede sevindirecek? İcra yine devam edecek! Bu gibi önemli problem ve soruların da hesabını gereği gibi yapmalarını beklerim.
Keza, varlık yönetim şirketleri bankaların icraya yansımış alacaklarını söz gelimi icra dosyasında toplam köpüklü hesap 100.000 lira ise, bu paranın ana alacağı 20.000 lira ise ana alacağın yüzde onu gibi rakamla satın alıyorlar. Yani pek çok örnekte iki bin lira ödedikleri dosyadan yüz bin liralık hasılat beklentisi ile pazarlık yaparak dosya kapatıyorlar. Çıkarılacak yasada varlık yönetim şirketlerinin ilgili dosya için ödedikleri tutar baz alınırsa belki birazcık millete faydası dokunur bu işin.
Yoksa iş şişirilmiş, 50 katına çıkarılmış dosyalar için varlık yönetim şirketlerine ikişer bin lira aktarmaya dönüşürse bunun adı sosyal projeden çıkar! Varlık yönetim şirketlerinin zaten tahsil edemedikleri dosyalar için her bir dosyaya devlet tarafından iki bin lira ödenmesine, zenginin daha zengin edilmesine dönüşür.
Proje sahibi yetkililer ve tüm ilgililer, vatandaş bu “İNCE” noktalara odaklanmalı. Zira olan yine borcunu vergisini, edasını düzenli ödeyebilen kitleye olacak.
Yetkililer bu çalışmayı Anayasamızda yer alan sosyal devlet politikası olarak dile getirdiklerini belirtiyor. Keza bir kısım muhalefet de liderlerinin dilinden bu tür “borç silme”, “vergi düşürme”, “af” türünden vaatleri gündeme getirterek iktidarı tetikleme (!) yolunu tercih ediyor. Özetle döndük yine 40 yıl öncesine. Bütçede beş kuruş yokken seçimler öncesi, “Kim ne fiyat verirse biz 5 kuruş fazlasını vadediyoruz” diyen Demirel geliyor hafızalara.
Neticede ekonominin, adaletin, hukukun, sosyal devlet prensipleriyle dahi bağdaşmayan aflarla bezenmiş bu tür seçim üstü vaatlerin iki yakası bir araya gelmeyen bütçeler ve sıkıntılara temel bir çözüm, çare getirmediğini defalarca test etmedik mi? Elbette ki karşı değiliz dar gelirli nüfusun korunmasına, kollanmasına. Bu konuda atılmış önemli adımlar var ve dar gelirli, engelli, yaşlı, çocuk, kadın, hasta, sair kollanması, pozitif ayrımcılığın helal olduğu geniş kesime yönelik atılan sosyal devletçilik anlayışının gerektirdiği her iyiniyetli adım için insani hislerle yaklaşıyorum.
Ancak tamamen popülist kokan, zamanlama ve çerçevesiyle sosyal devlet maskesine sokulmaya çalışılan bazı projelerde de yetkililerin gerçekten “sağlam” durması gerekiyor. Seçim bütçesi yapılmayan dönemlerde kaybedilen oylar ilerde misli misli oy olarak döner/dönmeli.
Yine liberal kesim bu 30 milyar TL ek harcama bütçesinin halkın vergileri ya da basılacak para ile sübvanse edileceğini, vergisini, elektriğini, primini , sair kamu borçlarını düzenli ödeme disiplin ve alışkanlığına sahip önemli bir kitlenin hak ve adalet duygularını zedeleyeceğini, nitekim geçmişte vergilere SGK ve diğer kamu borçlarına özellikle seçim zamanlarında getirilen düzenli seri afların toplumdaki hak ve adaletsizlik hissiyatını artırarak , kamu düzenini ve kurallara uyma yönündeki gerekli hassasiyetin siyaset eliyle yok edildiğini sonuçta bu tür günlük ve yapay desteklerle faiz, enflasyon, kur dengesizliklerinden ilelebet kurtulunamayacağını haklı biçimde dile getiriyor.
Tüm görüşlere saygım var. Ancak, para milletin cebinden çıkacaksa oluşturulacak kanun teklifinin beş dakikada şipşak çıkarılmaması, Meclis’te kanunlaşmadan önce yerinde ve yeterince tartışılması , keza aksi yöndeki fikirlere, değişiklik önergelerine, uzmanların değerlendirme ve görüşlerine de samimi biçimde saygı gösterilmesinin demokrasi ve hakkaniyet unsurları açısından gerekliliğini hatta zorunluluğunu bir kez daha vurgulamak isterim.
Saygılarımla.