Şirketler, tacirler ya da vatandaşlar için borçların yapılandırılarak ödenmesi alacaklıların ve ilgililerin haklarının korunması için kabul edilen pek çok devletin hukuk sistemlerinde yer alan bir kurum Konkordato.
Hal bu şekilde olmasına karşın iç hukukumuzda Konkordato dava ve taleplerinin genellikle sistemin amacı ve ruhu dışında kullanıldığını sağır sultan bile biliyor.
Onlarca yıldır elimizden geçen, alacaklı, borçlu ya da başka şekilde ilintili olduğumuz hiçbir Konkordato dosyasının yasanın amacı ve ruhu çerçevesinde olmadığını rahatlıkla ifade edebilirim. Kötüsü davayı açan şirketin patronu da, dosyayı hazırlayan Avukat ‘da , davayı gören Hakimler, bilirkişiler, hatta Konkordato Komiserleri de bu durumun farkında.
Bu bir oyunsa herkesin oyundaki yetkisi görevi rolü belli. Kanunun, sistemin amacı ve ruhu ile ilgilenen yargı mensubu, komiser, bilirkişi , hukukçu oranı bellidir.
Davayı açan şirket, tedbir kararı ardından icra takipleri durduğu, yeni takipler yapılamadığı için menfaati malum. Dosya Bilirkişilerinin de az çok ücretleri ödendiği için onlar da.
Devlet te çok memnun zira ödenen harçlar az buz değil. Keza Konkordato Komiserleri iyi meblağlar alıyorlar yaptıkları iş genellikle defter üzerinde. Şirkette işler aynı şekilde aynı ekipçe yürütülüyor Komiserin bildiğiniz anlamda aktif katılımı söz konusu değil.
Yani sistemde neredeyse herkes memnun. Sadece malını mülkünü güvene dayalı olarak verip ödeme vadesinde alacağını elde edemeyen dolayısıyla bütçesi sarsılıp yeni Konkordato projesi adayı konumunda gelen alacaklı kesim mağdur.
Bursa’da son bir yılda ilan edilen Konkordatolara göz attığımızda Mobilya sektörünün ağırlığı ön plana çıkıyor. Bu anlamda özellikle İnegöl biraz karışık. Sektörel sistemsel sıkıntı olduğu belli. Ülkemiz Mobilya üretiminin kalbi İnegöl umarım bu olumsuzluklardan çok etkilenmez.
İkinci sırada İnşaat sektörü geliyor , kredi faiz oranlarının konut ve işyeri satışlarını kesmesiyle sektörde başlayan çatırtı bu raddede çok daha büyük sıkıntılara gebe gibi duruyor.
İcra-İflas Konkordato mevzuatı her ne kadar birkaç kez güncellenmişse de , sistemin ana amacının ve ruhunun alacaklıları korumak, üretimin devamı, istihdamın korunması, borçların yapılandırılarak ödenmesine olanak sağlanması gibi pozitif amaçlar olduğu düşünüldüğünde
Özellikle sahada-pratikteki uygulamada bu amaç ve ruhtan eser kalmadığını iyi teşhis etmek gerekiyor.
Kanunu kötüye kullanan, alacaklıları , çalışanları, 3.iyiniyetli kişilerin sonuçta dolandırılmış gibi hissetmelerine sebep olan davranış ve uygulamaların hem iyi denetlenmesi hem de ağır ve etkili cezalarla müeyyidelendirilmesi şart.
Gelin görün ki usulsüz devirler, mal kaçırmalar ve daha pek çok suiistimali zamanında ve yerinde denetleyen, cezalandıran bir sistem ufukta bile gözükmüyor. Yapan yaptığı ile kalıyor özetle. Pek çok alanda olduğu gibi.
Kurban bayramının siz okurlarımıza, memleketimiz ve insanlığa güzel haberler getirmesi dileklerimle bayramınızı da bu köşemden kutluyorum.