USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Bursa

Şimşek Mcqueen'den tanıdığımız ses!

Yazar, yapımcı, sunucu ve seslendirme sanatçısı Yekta Kopan edebiyat yolculuğunu Bursa'daki okurlarıyla paylaşmak üzere, 10 Nisan Salı 19.00'da Bursa Akkılıç Kütüphanesi’nde, Nilüfer Kütüphaneleri tarafından düzenlenen ‘Edebi Kazılar’ söyleşisine konuk oldu. Güldüren, düşündüren, kendimize döndüren, bize yaşam sevinci veren dolu dolu söyleşi de Yekta Kopan'ın incelikle dokunmuş öykülerinden oluşan "Sakın Oraya Gitme" adlı kitabı söyleşinin konusu oldu.

Şimşek Mcqueen'den tanıdığımız ses!
11-04-2018 13:23
Google News

ÖZEL HABER/BİRSEN PINAR/ bursa.com

Söyleşiden önce bursa.com’a konuşan Yekta Kopan, yazarlığının yanı sıra seslendirme sanatçılığına dair anılarını da anlattı.

Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Ben Yekta Kopan, 1968 doğumluyum. Gazeteci, yazar, seslendirme sanatçısı, program yapan, program sunan, televizyonculuk geçmişi olan biriyim. İnsanın kendisini anlatması çok zor olduğu için bunları söyleyebilirim. En azından kendinizi meslek olarak nasıl tanımlarsınız derseniz ben bir yazarım diyorum. Ayrıca arkadaşlık duygusuna, arkadaşlık duygusunun sürekliliğine sadık birisiyimdir.

Hacettepe Üniversitesi İşletme Bölümü mezunusunuz. Bu alandan televizyon sektörüne geçiş süreciniz nasıl oldu?

Aslında televizyon dünyası benim hayatımın daha öncesinden yani çocukluk yıllarımdan olan bir şeydi. Sonradan bir anda hayatıma girmedi. Sürekli o dünyanın bir parçasıydım. İşletme Fakültesini bitirdikten sonra; hem hayat gayesi denilen şey hem de o yıllardır yaptığım işten kopamamış olmam o yolda devam etmeme neden oldu.

Genelde yazarların roman türüyle karşılaşırız. Siz öyküyle çıkış yaptınız. Öykü türünü seçme nedeniniz neydi?

Türler arasında çok keskin ayrımlar yapan ve böyle değerlendirmeyi seven biri değilim. Ben bir yazarım sonuçta. Yayınlanmış iki tane romanım da var. Sadece öykü kitaplarım değil romanlarımda var. Dolayısıyla roman mı öykü mü hangisi daha değerlidir diye bir mukayese hiç yapmıyorum. Kendimi daha iyi hissettiğim, üretiminden büyük keyif aldığım, düşünce dünyasında daha çok sevdiğim edebiyat türü öyküdür.

Şu zamana kadar okuduğunuz en güzel, en beğendiğiniz kitap hangisidir?

Asla böyle bir değerlendirme yapmadım bugüne kadar. Neden yapmadım? Çünkü insanın her okurluk anı biriciktir. 20 yaşında okuduğunuz bir kitabı, 30 yaşında bir daha okuduğunuz da o kitap size yeni şeyler anlatacaktır. Bambaşka şeyler söyleyecektir. Hatta bir gün sonra okuduğunuz da bile o kitap size farklı şeyler anlatır. Çünkü siz değişirsiniz. Edebiyatın büyüsü de buradan gelir. Sizdeki değişiklik kitapta da karşılığını bulur. Dolayısıyla 20li yaşlarda en sevdiğiniz kitap  30lu yaşlarda aynı hissiyatı vermeyebilir. Ya da tam tersi de olabilir. O yüzden en sevdiğim kitap tabiri yoktur. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim; ben okumayı çok severim.

Buz Devri animasyon filminde çok sevilen ve benimsenen ‘Sid’ karakterini seslendirdiniz. Bu süreç nasıl gelişti?

Ben 1974 yılından beri seslendirme yapıyorum. Dolayısıyla benim ömrüm seslendirme stüdyolarında geçmiş oluyor. O ömrün nihai sonuçlarından biridir. Siz mesleğinizde belli bir seviyeye gelirsiniz. O seviyeye geldikten sonra sizin yeteneklerinizin uyumluluğunu bilirler ve size önerirler. Benim de o rolü hakkıyla gerçekleştirebileceğimi düşündüler ki bana teklif ettiler. Benim Buz Devri’yle olan ilişkim yaklaşık 10 yılı aşan bir süre. Buz Devri’nin ilk filminin yayınlanmasından bu yana 10 seneyi geçti. Neredeyse bir, bir buçuk kuşak büyüdü. Siz belki de ilk filmi izlediğinizde küçüktünüz, şuan üniversiteyi bitirdiniz.

Sid’i seslendirme aşamasında stüdyoda neler oldu? Sid’i benimsediniz mi?

Bunu çok samimiyetle söyleyeyim. Nasıl ki bir doktor ameliyat yaparken; ameliyatta önemli olan onun için en iyisini yapmaktır. Nasıl ki bir taksi şoförü arabasını kullanırken yolcusuna hiç zarar vermeyecek şekilde onu yerine ulaştırmaksa bende seslendirmeyi yaparken benim için önemli olan; o işin gereklerini, o işin doğrularını en iyi şekilde yapabilmektir. Yoksa stüdyoda öyle bir duygusal durum, gülme krizi, ağlama krizi gibi durumlar olmaz. Herkes nasıl işini en iyi şekilde yapmaya çalışıyorsa bende stüdyoda bunu düşünürüm.

Arabalar filminde ise Şimşek Mcqueen’i de seslendirdiniz? Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?

Onunla ilgili bir anım var. Onu anlatayım size. Bir gün yakın bir tanıdığım çocuğu ile birlikte yanıma gelmişti. Rica etti ve çok ısrar etti. ‘Hadi bir Şimşek’ taklidi yap çocuğa diyerek. Burada da belirtmek istiyorum. Taklit denilemez buna. Çünkü zaten yapan benim kendi taklidi mi yapamam öyle değil mi? Sonrasında çok ısrar üzerine kıramadım yaptım. Ve çocuk şok oldu. Bu mu Şimşek Mcqueen diye. Çünkü çocuğun hayal dünyasında o bir araba ve karşısında beyaz saçlı bir adam arabanın sesini çıkartıyor. Bu olmaz. O yüzden çoğunlukla hiçbir yerde seslendirme yapmıyorum. Burada da yapmadığım gibi.

Son olarak bir yazar olarak okurlarınıza ne söylemek istersiniz?

Kitap okusunlar. Herkese okusunlar, herkes okusun, okuyabildikleri kadar çok okusunlar. Okumak gerçekten dünyanın en zihin açıcı, en özgürleştirici, en eşitlikçi düşünce alanı yaratıcı eylemlerinden biri. Bu eylemlerden bir saniye bile uzak durmasınlar. Çünkü bizi okumak güzelleştirecek, dünyayı da okumak kurtaracak.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
Bursa Gazete Manşetleri
PUAN DURUMU TÜMÜ