Bursa

Altun: “Onlara neden nikah yetkisi verilmiyor?”

Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun, müftülere nikah kıyma yetkisi veren yasa değişikliğini “Onlar da devlet memuru, ne var bunda?” diye savunanlara karşılık “Başçavuş da, veteriner de devlet memuru. Onlara bu yetki neden verilmiyor?” diye sordu.

Altun: “Onlara neden nikah yetkisi verilmiyor?”
25-10-2017 12:56

Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun, 18 yeni avukatın ruhsat töreninde konuştu. BAOB Yerleşkesi’ndeki Av. Özgür Aksoy Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen törende, genç avukatlara ve ailelerine seslenen Altun, önce Bursa Barosu’nun Cumhuriyet Haftası etkinlikleriyle ilgili bilgi verdi.

Perşembe günü (26 Ekim 2017) de Ankara’da Ata’nın huzuruna çıkacaklarını söyleyen Altun, Bursa milletvekilleriyle de avukatların sorunlarıyla ilgili kısa bir görüşme yapacaklarını ifade etti. Başkan Altun, bu görüşmede gündeme gelecek temel konulardan birinin de kamuoyunda “müftü nikahı” diye bilinen Nüfus Hizmetleri Kanunu’ndaki değişiklik olduğunu söyleyerek, bu değişikliğin yaratacağı sakıncaları dile getirdi. Altun şöyle konuştu:

ÇOK HUKUKLULUK TARTIŞMASI YAŞANACAK!

“Deniyor ki, onlar da devlet memuru, resmî nikah kıymalarında ne var? Elbette ki hiçbir şey yok! Sadece müftüler değil. Bu ülkede tarımdan, ekonomiye, sanayiye hatta savunmaya kadar her alanda devlet memurları var. Öğretmenlere, Askerlere, mühendislere, doktorlara, veterinerlere bu yetkiyi vermiyorsunuz! Fakat sadece müftülere verdiğiniz zaman akıllarımıza başka sorular geliyor, toplum yaşamımızda yeni yeni sorunlar oluşuyor. Bir de doğrudan zararları var elbette. Kısaca özetleyelim; Toplumsal yaşamımızın temeli olan

Aile hukuku açısından Medeni Kanun’la idare ediliyoruz. Kadınlarımız, erkeklerle tüm alanlarda eşitlik ve miras hakkı başta olmak üzere bu kanunla pek çok kazanım elde etti. Medeni Kanun’da görünürde bir değişiklik yapılmıyor ama müftülere nikah kıyma yetkisi verdiğinizde, yokluğunda müftünün yetkisini müftülüğe bağlı idari memurlar, imamlar, müezzinler kullanacak. Herkes bunu istiyor mu? İstiyorsa sorun yok denebilir belki! Herkes kendi inancına, kendi mezhebine veya kendince inandığı değerlere göre evlenebilir elbette. Bu durumda müftülüklerde her dinden, her mezhepten görevli mi istihdam edeceğiz? Sünni ile Sünni, Alevi ile Alevi, Ortodoks ile Ortodoks, Musevi ile Musevi evlendiğinde sorun olmaz belki! Fakat farklı din ve mezheplerden çiftlerin evlenmesi söz konusu olduğunda ne yapılacak? O da bilinmiyor. Kesin olan bir şey var ki bu uygulama çok hukukluğu getirecektir. Dini ve resmi nikahı birlikte kıyarsanız, bir süre sonra bu evliliğin sonlandırılmasında da o dinin kuralları ve dolayısı ile o dinin hukukunun geçerli olması istenecek. Tek hukuka geçtiğimiz 1926’dan sonra yeniden çok hukukluluk tartışması yaşanacak bu ülkede…

AYRILIK TOHUMLARI EKİLİYOR!

Bir kişi bile müftü nikahı kıydırmayacaksa bu ülkede, işte o zaman fişlemeler, ötekileştirmeler başlayacak. Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarından çıkmış, Cumhuriyet’i kurmuş insanlar olarak, bir kıvılcımla Ortadoğu bataklığına dönecek bu ülkede, bu ayrılık tohumlarıyla hiç mi sorun yaşamayacağız? Bir an önce bundan vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Bu ülkede hiçbir zaman dini nikah yasaklanmadı. Serbestti, serbest olmaya devam edecek.

Deniyor ki müftü, nikahı imam cübbesiyle kıymayacak! İki cübbe mi taşıyacak, birini çıkarıp ötekini mi giyecek peki? Bu bile eşyanın tabiatına aykırı… Karşı çıkmış olmak için karşı değiliz. Toplumun hassasiyetlerinin dikkate alınmasını istiyoruz.”

Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun, küçük yaşta imam nikahlı berberliklerden doğan çocukların sağlık kuruluşları tarafından yazılı ihbar mükellefiyetinin de ortadan kaldırıldığına dikkat çekerek, “Bu da küçük yaşta çocuk sahibi olmayı hukuken olmasa da fiilen evlenmeyi beraberinde getiriyor. Evlenme yaşı da düşürülürse bu fiili durum, yasallık kazanmış olur” dedi.

ÇED ZORUNLULUĞUNUN KALKMASI FELAKET GETİRİR!

Altun’un değindiği bir başka konu da, ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporlarının da kaldırılması yönündeki çabalar oldu. Altun, “Yani bu ülkede bir termik, nükleer, doğalgaz santralı ya da kentin göbeğinde fabrika kurulacaksa ve bundan ötürü zehir soluma ihtimaliniz varsa buna dair çevresel etki raporu olmaksızın Bakanlar Kurulu kararı veya bir kararname ile yapılmasına izin verilecek. Bu girişim gerçekleşirse ülkemiz büyük felakete sürüklenir. Çocuklarımıza böyle bir gelecek bırakamayız” diye konuştu.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER