Temmuzda başlayan ADLİ TATİL,1 Eylüle kadar devam edecek. 1926lardan bugüne ülkemizin tarım hasat zamanı gerekçesi daha sonra tatil/turizm realitesiyle değişerek uygulama bugün de halen devam etmekte.
Öncelikle belirtmemiz gerek.
Adli tatilde mahkemeler ve adli merciler TÜMDEN TATİLDE DEĞİL.
Her türlü dava açılabiliyor.
Dilekçeler verilebiliyor.
Tesbit isteyebiliyorsunuz, keşfe çıkabiliyorsunuz.
Hatta Anayasa Mahkememiz çalışmaya adli tatilde aynen devam etmekte.
Yine bir mahkemenin hakimi adli tatil de izinli değilse ise adli tatilde görülebilecek işler DURUŞMALARINI da yapıyor.
Avukatların bir kısmının ADLİ TATİLLE PEK MÜNASEBETİ YOK.
Bazı adli tatillerde iş yükümüzün daha ağır olduğuna denk geldiğimiz olmuştur.
Özellikle ticari sınai yaşama firmalara hizmet veren meslektaşlarımız, bu firmalarda iş yaşamı aynen devam ettiği için danışmanlık destek hizmetleri adli tatilde de aynı tempoda devam ediyor.
Ancak, iş yükü daha çok duruşmalı işlere dair ağırlıkta olan avukatların duruşmalara büyük oranda ara verildiği için adli tatilde tatil yapmaya daha çok fırsat bulduğu bir gerçek.
Mukayeseli hukuku incelediğimizde Belçikada temmuz ağustos, İspanyada ağustos, İrlandada sadece yüksek mahkemelere özgü temmuz ağustos, Romanyada ise temmuz-ağustos aylarında adli tatillere rastlıyoruz.
Almanyada adli tatil yok, ancak bu aylarda tarafların gerekçe göstermeden duruşma erteletme hakkı göze çarpıyor. Avusturya, 2011de adli tatili kaldırmış. İngilteredede adli tatil bulunmamakta.
Maalesef bu işi de iç hukukumuzda çorbaya çevirmeyi iyi becermişiz.
Öncelikle ADLİ TATİL, tek kanunda yer almıyor.
Hukuk uygulamasında farklı (HMK), ceza uygulamasında farklı (CMK), idari, askeri ve diğer yargısal alanlarda farklı maddelerde düzenlenmiş.
En enteresanı da HMKdaki tanımlaması ADLİ TATİL, diğer yasalarda ise ÇALIŞMAYA ARA VERME, GENEL ADLİ ARA VERME gibi üç ayrı tanımlama ile yer alan bir dağınık durum var. Meclisimizin hukukçu milletvekillerinin dikkatini çekelim ve adam gibi bir yasa ile tanım ve uygulama birliği isteyelim.
Evet, adli tatilde duruşmaların büyük çoğunluğu yapılmıyor. Kanunlarda belirtilen süreler istisnalar hariç donduruluyor.
Yargı mensuplarının da % 80i bu dönemde fiili biçimde tatilde. Uygulamada burada da bir terslik söz konusu. Adli tatil esnasında nöbette olan mahkemelerin hakim ve savcıları adli tatil sonrası veya öncesi izinli oldukları için ZATEN KAPLUMBAĞA HIZI İLE YÜRÜYEN YARGI SİSTEMİMİZ, UZUN SÜRE FELÇ OLUYOR.
Mahkemeler 40 günlük adli tatil yerine FİİLİ OLARAK ÜÇ AYLIK İŞ GÖREMEZ duruma düşüyor. Bir de yılbaşında (bence bilgisayar sistemi ile artık geride kalması gereken) 20 gün dosya devri tatili gibi, dini bayramlarda dokuzar günlük tatiller türünden adli ara vermeleri de hesaba katarsak ÜLKEMİZ ADLİ SİSTEMİ EN UZUN ARA VERMELERLE SANIRIM DÜNYA REKORUNU HER YIL KIRMAKTA.
Adli gün sayısı 180 ve çalışma gün sayısı da 180.
Bu işe el atmanın zamanı sanırım geldi.
Özellikle genç hukukçu arkadaşları uyarayım.
Adli tatilde her ne kadar süreler işlemiyor gözükse de USUL YASALARIMIZ MAŞALLAH LABİRENTTEN FARKSIZ.
Buna sürekli güncelleme, yasa iptalleri ve Yargıtay içtihatlarının farklılıklarını da ilave ederseniz aldığımız riskleri bir düşünün.
Bunun içindir ki siz yazılı usulmüş, basit usulmüş bir yana bırakın ve adli tatil öncesi ve adli tatil içinde de tüm adli işlemlerinizi süre kaygısına kapılmadan tamamlayın.
Saygılarımla...
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?