USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Karşılıksız çek ceza davalarında ciddi açıklar

22-05-2018

Bilindiği üzere 2016 yılı Ağustos ayında yayımlanan kanun değişikliği ile karşılıksızdır şerhi basılan çekler için sonu çok ciddi hapis cezasıyla neticelenen ceza davalarının yolu açıldı.
Çek özel kanunununa konulan maddelerle, karşılıksız kalan çekllerle ilgili olarak çeki imzalayan gerçek kişi veya tüzel kişinin temsilcisi, şikayet üzerine icra ceza mahkemesinde yargılanıyor, önce çek miktarı kadar 'gün para' cezasına maruz kalıyor, bu para cezasını süresi içerisinde savcılığa yatırmazsa günlüğü takriben 100 TL sından hesaplanarak kısa sürede bu ceza hapis cezasına dönüşüyor.
Öyle diğer suçlarda olduğu gibi bu hapis cezasının ertelenmesi, ötelenmesi, paraya çevrilmesi, HAGB denilen hükmün açıklamasının geri bırakılması gibi sanık lehine kurallar yok.
Yani ortalama altı aylık bir süreç sonunda (büyük şehirlerde iş yoğunluklarından süre uzayabiliyor küçük birimlerde daha kısa süreler) doğrudan hapsi boyluyorsun.
Her aşamada şikayete tabi bir ceza davası türü. Şikayetçi alacaklı veya avukatı bir şikayetten vazgeçme dilekçe verdi mi veya ceza davasının duruşmasına gelmedi mi dava düşüyor. Hangi aşamada olursa olsun isterse son aşamada hapiste yatarken.
Geçtiğimiz günlerde çıkan bir Yargıtay kararıyla da kesinleştiği üzere çeki bankaya ibraz edenin şikayet hakkı üç ayla sınırlı, ilk zamanlarda şikayet hakkı var mı yok mu diye yersiz bir şekilde tartışılan çek arkasındaki cirantaların ise şikayet hakları artık tartışmasız ve suç tarihinden itibaren bir yıl.
Durum bu merkezde ve karşılıksız çeklere ilişkin ayrıntılar artık oturmuş olmasına karşınkanunun bazı açıkları da bariz bir şekilde sırıtırcasına ortaya çıktı.
Gerçek kişi çeklerde kimin mahkum olacağı belli, özel kanunda artık gerçek kişi bir başkasına çek imzalama yetkisi veya vekaletname verilemiyor, başkası vekaletname veya temsil belgesi ile imzalansa bile hesap sahibi gerçek çeki yargılanıp hüküm giyiyor.
Ancak tüzel kişiler için durum suistimale çok açık.
Neden mi? Anonim veya limited şirketler bu tüzel kişiliklerin % 99'unu oluşturduğu için; bu şirketlerin genel müdürleri, finanas müdürleri, YK başkanları, YK üyeleri gibi büyüklük veya organşzasyonlarına has özellikleri nedeniyle çeklerinin karşılıksız olmaları durumunda kimin 'içeriye gireceği' biraz tartışmalı.
Kanunda açıkça çekin karşılıksız şerhi vurulduğu esnada bu tüzel kişilerin 'mali işlerden sorumlu yönetim organı üyesi' suçtan sorumlu. Kimdir bu kişi? işte burada konu alıyor bu tartışma. Şirket böyle bir belirleme yapmış sicile kaydettirmişse sorunlu belli. Karar verip yayımlanmamışsa yönetim kurulunu oluşturan gerçek kişilerden imza yetkililerinin tamamı sorumlu.
Piyasaya onlarca yüzlerce vadeli (post-date) denen ileri tarihli şirket çek'i imzalayan bir şirketin sahibi, işler patlayınca içerde yatmamak, ceza davalarında sanık statüsüne düşmemek için şirketle birlikte yetkileri de çulsuz bir kişiye devrederek tüm cezai sorumluluktan kurtulabilmektedir. Bu durumda bu çeklerin alacaklısı/hamili'nin hak ve hukukunun korunduğu söylenebilir mi?
Yine, çek'i imzalayan kişi şirkette hissedar değil ve dışarıdan müdür olarak atanmış ise ceza sorumluluğu şirket mali işlerden sorumlu organa ait.
Bence bu hususların yeniden düzenlenmesi ve imzacı ortağın ucuz sıyırmasının önüne geçilmesi suistimallerin önlenmesi şart. AYM kararıyla para cezası sadece çek bedeline indirgendi. Faiz ceza yargılama giderleri tartışmalı ve belli olmayan kalemler olduğu için ceza hesabından çıkarıldı. Yeni düzenleme ile para cezası hesabında çek bedeline %20 gibi belirli bir rakam ilavesi de düşünülebilir.
Son husus olarak; Çek hamillerinin karekodlu şirket çeklerini alır almaz vade günü gelmeden sisteme kayıt yaptırmalarını, 1.1.2018 den itibaren faal olan KKB'ye TTK 780'e göre kayıt yaptırmalarını şiddetle öneririm. Çeki imzalayan şirket yetkililerinin imza anındakİ yetkilerinin sonradan kalkması halinde çıkabilecek hukuk uyuşmazlıkları ve hak kayıplarının önlenmesi amacıyla getirilen sistemden istifade edeceklerdir. Gerçi alan-veren tahsilat makbuzu da şart ama uygulamada malum dikkat edilmemekte.
İşe yaraması dileklerimle.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?