Bilindiği üzere uzun süredir işçiler için getirilen bir İŞ GÜVENCESİ kavramı var.
Kısa özetle işyerinde 30 kişi veya daha fazla üzeri çalışan varsa , ilaveten çalışanın çalışma süresi altı ayı aşkınsa ,
İşvereni bu çalışana 'hadi bakalım işine son veriyorum' dediğinde ,
Elini İKİ KERE cebine atacak.
İlk cebine attığında ( oluşmuşsa) kıdem tazminatını ve ihbar tazminatını ödeyecek. Tabi varsa ödenmemiş maaş, izin ücreti, fazla mesaileri vs diğer iççi alacaklarını da.
İkinci cebine ise işçinin kıdemine göre 8-9 aylık brüt maaş miktarını koyacak.
Bu durumun halen farkında olmayan işverenler var maalesef.
İş mevzuatına göre 30 'un altında çalışan sayısı varsa işverene işçinin kıdem ve ihbarını varsa işçilik alacaklarını ödeyerek sebep bildirmeden işten çıkarma hakkını vermekte.
Ancak çalışan sayısı 30'u geçkinse ve de işçinin çalışma süresi deneme dahil altı ayı geçkinse işverenin fesih sırasında ilaveten sekiz aylık tutar ödeme riski nedeniyle İki kez düşünmesi gerekiyor.
Buna da kısaca İŞ GÜVENCESİ diyoruz zaten.
Yasada düzenlenmiş bulunan İşveren aleyhine Mobbing, ayrımcılık veya kötüniyet tazminatları zaten ayrı kavramlar, sırası geldiğinde işliyoruz.
Yukarıda behsettiğim 8-9 aylık ekstra ücret tutarının dört aylık tutarı işçinin işten çıkarıldıktan sonra boşta geçen süreye ait bir tür ücret tutarı, diğer kısım ise işe başlama istemesi halinde işverenin işe başlatmaması halinde ödeyeceği tazminat.
Çok araştırdım ama işe iade davaları sonucunda işe başlatılma oranına dair Türkiye çapında sağlıklı bir istatistiğe ulaşamadım:
Tüm yazarlarımız Üniversite ve hocalarımız yine yetkili ve görevli idareler bu konuda bir istatistik çalışmasına başlasalar iyi olacaktır. Böyle bir çalışma varsa ve bana sunulursa özür diler özel bir şekilde de işlerim.
Zira, yapılacak istatistik çalışma ve analiz, İş mahkemelerini ve arabuluculuk kurumunu fevk alade meşgul eden ve davaların en yoğunu olarak bilinen işe iade davalarının hakiki hukuki mecrada seyredip seyretmediğini fotoğraflanarak iş dünyasına, iş hukukuna aynı zamanda ekonomi dünyamıza ışık tutacaktır.
Özetle yine kendimizi kandırıyoruz.
Dürüst olalım. Bu davaların Kanun ve literatürümüzdeki anacak ve konacak adı İŞE İADE DAVASI DEĞİL - İŞTEN ÇIKARMA TAZMİNAT DAVASI olarak konulmalıdır.
Zira Bugün itibarıyla işe iade davalarının İŞE İADE ANLAMINDA başkaca bir müeyyidesi olmadığı için anlam ve hiç bir hüküm ifade etmediği, çok büyük kurumların dahi dava sonucunda işten çıkardığı işçiyi iade kararı doğrultusunda işe iade almadığı, hakimin kararının tazminat bölümü dışında anlamsız cümlelerle hafif ve boş kaldığı, Kanun anlam ve hükmünün işten ÇIKARMA TAZMİNATI DAVASI haline dönüştüğünü itiraf edelim gitsin.
Zaten işe iade tazminatını ödemek istemeyen kızgın işverenin işçisinin işe iade başvurusunu kabul etmesi de HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA TERS bir hal değil mi ? Sonuçta olay basit şekilde SATRANÇ HAMLELERİ'NE DÖNÜŞÜYOR AMA TÜM HESAPLAR 8-9 AYLIK ekstra ücret ödememe üzerine.
Saygılarımla.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?