Hemen tüm vadeli iç piyasalarda konkordato tedirginliği had safhada.
Mal veya hizmeti peşin satabilmek veya şartsız süresiz mektup örneklerindeki gibi kontr garanti satabilme seçeneği kulağa çok hoş gelse de, tek satıcılık yeteneğine erişememiş piyasa aktörlerimizin vadeli çalışma mecburiyetleri de bir gerçek.
Çek, senet, sözleşmeli veya sözleşmesiz resmi cari hesap şeklinde devam eden vadeli çalışmalarda alternatif alacak sigorta ve garantileri de maalesef sistemimize halen yerleşik değil.
Risk ve alacak tahsil yönetiminin de ülkemize özgü farklılıkları var.
Hem de kitaplarda yazan, konferanslarda dillendirildiğinden pek çok farklılıklar.
Konuya girişin ardından konkordato'nun alacaklılarına etkisi bakımından pek irdelenmediğini düşündüğüm özel bir hususu da sizlerle paylaşmak istedim.
Basit soru şu; Konkordato talep edip mahkemeden geçici koruma tedbir kararı alan bir şirketten alacaklar, vergi mevzuatına göre şüpheli alacak kalemine atılabiliyor mu?
Evet bu basit soru gibi gözükebilir, ancak cevabı da keşke bu kadar basit olabilseydi.
Vergi usul kanununa göre alacağınız hakkında icra takibi veya dava açıp devam ettiriyor, ciddiyetle takip ediyor olmanız bu alacağı şüpheli alacaklar kalemine atmanız için yeterli. Ancak, konkordato'ya giden ve hakkında takip yasağı tedbir kararı bulunan bir borçlunuzun hesabı, çeki ya da senedi hakkında takip yapabilmeniz imkansız.
Bu durumda takip açamadığınız için alacağınızı şüpheli hesaplara da atamıyor ve tahsil edemediğiniz alacak için gider kalemi yazamadığınız için de bu özel haksız durumla karşı karşıya kalabiliyorsunuz.
Konu hakkında bir vergi idaresi müktezasında konkordato'nun alacaklılar yararına olduğu ballandıra ballandıra anlatıldıktan sonra şüpheli hesaplara, değersiz alacaklar kalemine atılamayacağı belirtilmiş.
Oysa iflas erteleme tedbir kararlı bir firmadan alacaklar şüpheli hesaba atılabiliyordu.
Pratikte ne fark var ki?
Her iki durumda da alacak yıllarca tahsil edilemiyor.
Peki nihai tavsiye veya görüşüm nedir? diye soran olursa.
Konkordato geçici mühlet tedbir kararını ekler ve şüpheli hesaba atarım.
Gerekirse hatta sonuna kadar yargı yoluna da giderim derim.
Ancak keşke maliye yönetimi bu çok önemli konuda sirküler yayımlasa, firmalar ne yapacaklarını bilseler, vergi yargısı da şişmese diyerek (Ticaret Sanayi Odalarına da buradan bir sufle yaparak) konuyu noktalıyorum.
Derin saygılarımla.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?