Çünkü yeni Türk Ceza Kanunumuzda yepyeni bir hüküm var ve o hüküm der ki; artık ceza verilip ceza ertelenme yerine, daha hafifi olan HAGB uygulanabilir.
Yani; hükmün açıklanması geride bırakılabilir. Bir kişi hakkında suçun o kişi tarafından işlendiğinin kanaatine varan hâkim, az ya da çok hapis ya da para cezası fark etmeksizin kanunda yazılı herhangi bir cezayı verip, hapis cezasını erteleme veya paraya çevirme yerine, daha hafifi HAGB kararı verip, suçun şüphelisine 'Bak, bugünden itibaren beş sene süreyle kasti bir suç işlemezsen, beş sene sonra bu dava hiç açılmamış sayılacak' diyebilir.
Üstelik verilecek olan bu karar, suçun şüphelisinin adli sicil ve sabıka kaydına da işlenmeyecek, şüphelisi başkaca hak mahrumiyetlerine de uğramayacaktır.
Özellikle iş kazaları sonucu, genellikle tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucunda pek çok iş insan yargılanmakta.
Ya da yaralamalı, ölümlü trafik kazaları sebebiyle.
Görülmekte olan bu tür, çoğunluğu iş hukuku bağlantılı olan ceza davalarında şüphelinin (yahut sanığın) cezaların en düşük ve sanık lehine olan HAGB kararı alınabilmesi için, ceza mevzuatımızda bazı koşullar var.
Verilen cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis cezası olması, sanığın kasti suçtan sabıkalı olmaması, sanığın kişilik özellikleri, duruşmadaki gözlem, geçmişinin vs. uygun olması gibi şartlar, oldukça bilindik şartlar.
Ama bir şart daha var.
'Suç mağdurunun zararının giderilmiş olması şartı.' İşte en çok atlanan ve burada işlemek istediğimiz şart, bu.
Pek çok iş kazası davasında suçun mağduru olan işçi ile işveren uyuşmazlık içindedir.
İşveren cephesinde; işçinin çok yüksek, hatta fahiş maddi ve manevi tazminat ileri sürdüğü dillendirilir. İşçi cephesi de elbette ki kendi cephesinden bakar olaya.
Görülen ceza davasında HAGB şartları bakımından, özellikle çıkabilecek maddi tazminatın ödenmiş olup olmadığı mahkemece değerlendirilir. Sonuçta maddi tazminat ödenmişse HAGB kararı verilecek, işverenin sabıka kaydı boş kalacak; aksi halde ise işveren belki de içeride yatmaya kadar varabilecek hapis cezasına gibi risklerle karşı karşıya kalacaktır.
Burada işveren hangi tutarda ödeme yapacağını bilememekte, konunun maddi tazminata karar verecek hâkim tarafından karara bağlanmasını beklemektedir. Haklıdır.
Pek çok emsal ceza davasında, tazminatın boyutu ve SGK ile sigorta şirketlerince yapılacak ödeme bağlamında; maddi tazminatın ödenmesinin aslında sigortaca garanti kapsamında olduğu hususu unutulmakta ve tazminat karşılanmadığı gerekçesiyle işveren, hapis cezasından çevrilen erteleme (sabıka kaydına konu olan) veya hapis cezasıyla karşı karşıya kalmaktadır.
Oysa, iş kazalarına karşı sigorta poliçesi yaptıran işveren, bu sigortalar için prim ödemektedir. İlaveten, GK tarafından ödenmesi zorunlu mali sorumluluk tazminatları için de prim ödemektedir.
Dolayısıyla, neticede bu tür ceza davalarında mağdur işçi veya trafik kazalarında mağdur kişi veya külli haleflerinin; en azından tazminatlarına kendileri açısından koşullar tam ise kavuşacakları apaçıktır (alkol vs. halleri istisnadır).
Özetle, kaza/belaya karşı Mali sorumluluk poliçesi yaptırmış işverenlerin veya sürücülerin, yargılandıkları ceza davalarında lehlerine bulunan HAGB koşullarından yararlanabilmeleri için yeterli poliçe yaptırdıklarını ortaya koyarak, CMK'nın zarar giderim şartından muaf olduklarını ileri sürmelerini tavsiye ve telkin ediyoruz. Yargılama yapan hakimlere de zarar giderilmediği gibi garip ve hatalı kararlar üretmek yerine, tazminat davası veya sigorta ödemesi sonucunu beklemelerini, buna göre daha adil ve yasa koyucunun kastettiği gibi adil sonuçlar kurabilecek hükümler kurabileceklerinin altını çiziyoruz.
İş dünyası ve Hukuk dünyasına, hepimize yararlı olması dileklerim ve saygılarımla, iyi haftalar.