Şehirde moraller bozuk. Haliyle pek çok kişi ve kesimden yönetime teknik heyet ve futbolculara protestolar, ağır eleştiriler yükseliyor.
Geçtiğimiz haftaki yazıda da belirttiğim gibi, artık fark etmemiz gerekiyor,
Şampiyonluk ve Şampiyonlar ligini yaşamış, müzesi kupalarla, tarihi şanlı geçmişle dolu bu kulübün geçmiş bir yöneticisi şimdiyse bir üyesi, ferdi olarak birikim ve düşüncelerimi her fırsatta seslendirmek, yazmak, iletmek, istişare etmek ve kulübü daha iyi günlerde görmek istiyorum.
Aynı zamanda da susup olan biteni seyretmekten ziyade sorumluluk hissediyorum. Aşağıdaki fikir ve düşüncelerimi paylaşmayabilir, eleştirebilirsiniz.
Olumlu eleştiri ve fikirlere her zaman olduğu gibi elbette saygı duyacağım.
Bence ana mesele sistemdeki hatalar, ama sohbetlere, köşelere, sosyal medyada akan trafiğe bakınca maalesef kişilere takıyız.
Sonuçta kişileri bu derecede ağır yıpratırsak en değerli, tecrübeli, birikimli insanları bile küstürüp bu mecranın dışına iteceğiz ki bunu pek çok yaşadık.
Dernekler yasası ve birkaç dağınık mevzuata göre yönetilen, yönetilecek tüm kulüplerin başarı tablosu öyle ya da böyle kötü olacaktır.
Ankara ve Federasyon yıllardır bu işe bir kalıcı çözüm üretemedi.
Taslaklar, toplantılar, raporlar havada kaldı. Sonuçta aynı tas ve hamam devam etmekte.
Yıldızlı yüz yıllık kulüplere bakın. Pek farklı durumda değiller. Anlı şanlı bildiğimiz kulüplerin kapılarından icra memuru eksik olmuyor. Federasyon, UEFA ile sürekli başları dertte. Esasen pek çoğu teknik anlamda iflas haldeler, göz yumulan bilanço hileleri ile durumu devam ettirmekteler.
Yine pek çok Anadolu kulübü ellerini açmış, gün aşırı devlet ya da belediyelerin kapısını aşındırmakla meşgul. Şehir/kasabaların bakan ve milletvekilleri, belediye başkanları gün aşırı profesyonel denen spor kulüplerinin maddi talep ve baskılarından bazen asıl işlevlerini unutur hale gelmekteler.
İş âlemiyse, zorluklarla kazandıklarını karşılıksız olarak spor kulüplerine vermekte hevessiz, ilgilenmek bile istemiyor. Zira geçmişte karşılıksız verilen paraların kulüplerce har vurup harman savrulmalarına, kötü karnelerine kim sempati besler ki?
Sadık taraftar dışında kazanç kapısı çoğu taraftar keza başarıya para ödüyor. Hayatın olağan akışına uygun biçimde, takım başarılı giderse tribünler doluyor, formalar satılıyor. Aşağı inildikçe satış rakamları dolayısıyla gelir azalıyor.
Bu tabloyu iyi görüp, sisteme odaklanmaktan başka çare yok. Sistemin aksayan yanları belli. İlaç ta ortada.
Şirketler, artık dünyayı yöneten organizasyonlar. Pek şok başarılı büyük şirketin devletleri aşan bütçe ve isimleri var. Temelinde mantık yatıyor, başarılı olursan ilerlersin, başarısız olana yer yok. Yöneticisine de, genel müdüre, teknik direktörüne de futbolcusuna da, hatta en alt birimde çaycısına kadar. !
Bursaspor için de çözüm uzakta değil. Şirketleşmek.
Şirketleşmek derken kulübü bir Abromovic örneği para babasına topyekûn satışından bahsetmiyorum ki pek çok kafada bu yanlış algı var.
Bahsini ettiğim, esas sözleşmesinde çok ortaklı modelin benimseneceği, pay satışlarının kısıtlandığı, tek ele geçemeyecek, tüm şehrin hissedar olma gururunu paylaşabileceği bir ortaklık.
Ortak paydaşların ön ayak olmalarıyla kısa süre içerisinde yapılacak girişimlerle ortaklığın mali idari sosyal yapısı ortaya konulup, tüm şehrin katılımı sağlanarak toplanacak öz sermaye ile Bursaspor kulübü Futbol şubesinin Anonim şirkete teslim edilmesi sağlanabilir.
Şirketleşme derken bu fikirde Bursaspor Kulübü Derneği ise varlığını yine ilelebet sürdürecektir.
Alt yapı, Basketbol, amatör sporlar, temsil, hatta kurulacak şirketin ağırlıklı, onurlu ve değerli bir hissedarı olarak.
Ha, şirket de kötü yönetilmez mi? Yönetilse de en azından hesap başka türlü sorulur, anında müdahale mekanizmaları devreye girer. İşin içine siyaset ve başka mülahazalar bu kadar yaklaşamaz. İdarede süreklilik, bütçede disiplin ve daha sayılabilecek pek çok şey.
Bursaspor kulübünü feda edip bir başka kulüp üzerinden yürümek gibi fikirleri ise oldukça negatif ve itici buluyorum.
Ne dersiniz,? Başta kulübümüz, şehrimizin tüm ortak paydaşları ile beraber Bismillah deyip başlayalım mı?
O zaman, haftaya buluşmak üzere diyelim ve biraz çalışalım.
Tüm okurlarımızın kurban bayramlarını tebrik etmeyi de unutmayalım.